петък, 24 февруари 2023 г.

Gururum Kırıldı

 

Güneşim küskün dağların ardında

Ağacım baharda yapraksız dondu

Yıldızlar sağır ışık çağrısına

Çiçekler açmadan dalından koptu

 

Dostlarım uzak kendi dünyasında

Köpeğim öldü, kedilerim satıldı

Sevdiğim düşmüş gurbet diyarına

Tek gururum kaldı, o da kırıldı.

 

15 Ekim 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Sırılsıklam” şiir kitabından

Hayalet

 

Pencereni açık bırak bu gece

Seninle olmak için geleceğim

Artık yastıklara sarılma canım

Ben gelip de koynuna gireceğim 

 

Tatlı rüyalara girme bu gece

En güzel düşünü getireceğim

Yorgun gözlerle uğurlama canım

Ben melek gibi uçup gideceğim...

 

12 Ağustos 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Babamın Kızı” şiir kitabından

Ağıt

 

Koptu sazın en ince teli

Sızladı türküm, uçtu ezgim

Dağları deldi yağmur seli

Ağladı bulut, yok Meleğim.

 

Gözlerim taş, dillerim kaya

Kapandı sahnem, bitti rüyam

Kırıldı hayal, kaldım yaya

Öldü kahraman, yitti dünyam.

 

11 Ağustos 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Babamın Kızı” şiir kitabından

Gaflet

 

Gaflet kuyusu içinde ümmetine

İslâm Güneşi’nin ışığı çok uzak

Kör bakan gözlere, söylemez dillere

Kur’an-ı Kerîm hidayeti bir şafak

 

Dünya hayatına esir düşene

Ahiret mutluluğu diye birşey yok

Gününü gün edip bayram bilene

Ölüm sözü göğse saplanmış bir ok.

 

8 Ağustos 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

"Minik Serçe" şiir kitabından 

Olmadı

 

Hani seni unutacaktım

Gözyaşıma bakmayacaktım

Gönlümden silip atacaktım

Hiç birisi olmadı işte!

 

Hani seni görmeyecektim

Selâm bile vermeyecektim

Göz kaçırıp yan geçecektim

Hiç birisi olmadı işte!

 

Hani seni anmayacaktım

Tek satır ayırmayacaktım

İçin için yanmayacaktım

Hiç birisi olmadı işte!

 

4 Ağustos 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

Rüya

 

Hiç yalnız gecede güneş doğar mı

Parıl parıl ışıldar nur saçar mı

Buz kesilen kalbi sıcak tutar mı?!

 

Söyleme, bitmesin bu tatlı rüya

Ömür boyu sürsün en güzel sevda!

 

3 Ağustos 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

Işık

 

Küçücük dünyamda bir güneş doğdu

Sevgi ışınları serpildi durdu

Gonca güller açtı, dikenler soldu

Şimdi gel, gör beni, ilk defa güldüm

İlk defa bir türkü çalip söyledim..

 

2 Ağustos 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Kördüğüm” şiir kitabından

Cihat

 

Ne sevdalar çöktü gönül bağıma

Defterim doldu, yapraklar yırtıldı

Sur kale kaldırdım kalp kıyısına

Cesur bir yiğit burcuna tırmandı.

 

Şimdi ben nefsimle boğaz boğaza

Amansız savaşla boğuşuyorum

Er meydanı küçük iki düşmana

Özgürlük çağırıyor -gidemiyorum.

 

1 Ağustos 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

"Ömrümün Sonbaharı" şiir kitabından

сряда, 22 февруари 2023 г.

İstedim

 

Hayat ne garip değil mi?!

Yıllar sonra yine karşılaştık

Hem de aynı yerde

O bizim yerimizde…

Tıpkı eskisi gibi

Aramızdaki uçurum kayboldu

İçimdeki kırgınlık yok oldu

Ben yine sana doğru koştum

Boynuna atılmak üzere

Seni seviyorum dercesine

Gözlerinin mavisine uçmak üzere

Ayaklarına kapanmak üzere

Senin için ölürüm diye

İçin için ağlamak üzere

Koştum;

Eskisi gibi olsun istedim

İstedim, ama olmadı

Zaten de olamazdı

Zaman zalimsizce silmişti

Yaşadığımız o deli aşkı

Geride - hüzünlü bir aşk;

Aşk hikayesi bırakmıştı...

 

16 Temmuz 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Kördüğüm” şiir kitabından

Yaban

 

Bu kadar yaban değildim eskiden

Gözlerim küskün uzağa bakmazdı

Tek hayalim vardı – beyaz gelinlik

Bir gün per perişan cöpe atıldı…

 

5 Temmuz 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Ömrümün Sonbaharı” şiir kitabından

Sarhoş

 

Sokaklar karanlık, sokaklar bomboş

Sokaklar içinde kör kütük sarhoş

Yol uçurum dibi-durdu o zaman

Bir yabancı geçti yanımdan bir an...

 

30 Haziran 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Ömrümün Sonbaharı” şiir kitabından

Uçuk Kaçık

 

Tekrar başa dönüp arkadaş olsak

Uzun uzun konuşup zor ayrılsak

Kah iltifat yağdırıp, kah tartışsak

Yine ister misin, uçuk kaçık yar?

 

Efendi takılıp nazik davransak

Göz göze bakışıp bir anda korksak

Tatlı heyecandan nefessiz kalsak

Yine ister misin, uçuk kaçık yar?

 

Saçımı dağıtıp sonra tarasan

Yüzümü okşayıp hülyaya dalsan

Bir öpücük için içten yalvarsan

Yine ister misin, uçuk kaçık yar?

 

Şiirler okuyup duygu paylaşsak

Masallar anlatıp destan yaratsak

Kalbimizi açıp, ürküp utansak

Yine ister misin, uçuk kaçık yar?

 

El ele tutuşup beraber olsak

Çocuklar misali kuş gibi uçsak

Bu deli dolu aşkı her an yaşasak

Yine ister misin, uçuk kaçık yar?

 

17 Mayıs 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Kördüğüm” şiir kitabından

El Oldular

 

Hani nerde bilmem en sevdiklerim

Etimde, tırnakta ten bildiklerim

Canıma bir parça eklediklerim

Şimdi el oldular, yazıklar olsun!

 

Hani nerde bilmem eski dostlarım

Soframda ekmeği paylaştıklarım

Hep samimi duygular açtıklarım

Şimdi el oldular, yazıklar olsun!

 

Hani nerde bilmem çok saydıklarım

Başıma oturtup taç yaptıklarım

Uğruna dağları kaldırdıklarım

Şimdi el oldular, yazıklar olsun!

 

Hani nerde bilmem inandıklarım

Günahsız melekle kıyasladıklarım

Göz nurum sıfatı yazdırdıklarım

Şimdi el oldular, yazıklar olsun!

 

Hani nerde bilmem can dediklerim

Anne şefkatini gösterdiklerim

Aynı anda ağlayıp güldüklerim

Şimdi el oldular, yazıklar olsun!

 

31 Mart 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Ömrümün Sonbaharı” şiir kitabından

Bir Karış Toprak

 

Ne anlamı vardır kinin, öfkenin

İnsanı yok eden düşman, hainin

Beyni kemiren tükenmez hasedin

Alna sürülen silinmez lekenin.

 

Ne anlamı vardır çirkin yalanın

Zenginin yaptığı ufak hesabın

Gururun yıktığı büyük sevdanın

Şiddetin vurduğu acı tokadın.

 

Ne anlamı vardır kırgınlıkların

Kalpte açılan derin yaraların

Hayvanlık, vahşilik, ihtirasların

Şeytanı mutlu eden şaşmaların.

 

Ne anlamı vardır sahte aşkların

Göklerden indirilen yıldızların

Gerçeği boğan güzel masalların

Masumu aldatan oyuncukların.

 

Ne anlamı vardır kötülük, şerrin

Gönüllere düşen kara gecenin

Yüzüne yazılan hile garibin

Yüce geçinen zavallı birinin.

 

Ne anlamı vardır pembe rüyanın

İçine daldığın deniz, deryanın

Bir anda çıktığın engin semanın

Bir karış toprağa bedel dünyanın.

 

31 Mart 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Ömrümün Sonbaharı” şiir kitabından

 Ağustos 2021, Müslümanlar Dergisi-Sofya

Kalkan

 

Kaç kez yanıldım, aşka kurban oldum

İki yüzlü sahtekâra kul oldum

Param parça kırıldım, çöplük oldum

Kızgın çöllere kül gibi savruldum.

 

Kaç kez vuruldum, ala ceylân oldum

Aç gözlü avcılara hedef oldum

Sofralara kuruldum, yemek oldum

Vicdanlara oturdum, haram oldum.

 

Kaç kez koklandım, yabangülü oldum

Dağlardan koparıldım, çiğdem oldum

Masaları süsledim, vazo oldum

Ölmeye mahkûm bırakıldım, soldum.

 

Kaç kez itildim, yerde çamur oldum

Düşmüşler kervanında yolcu oldum

Kat kat yuvarlandım, sürüngen oldum

Tek başıma kalktım, gururlu oldum.

 

Kaç kez satıldım, insanlıktan oldum

En az umduklarımdan düşman oldum

Çaresiz anda daha güçlü oldum

Haksızlıklara büyük kalkan oldum.

 

8 Mart 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Kördüğüm” şiir kitabından

сряда, 15 февруари 2023 г.

Kınama


Kulağa ermez Allah’ın selâmı

Gururu kaldırır yardım kelâmı

Göklere ulaşır cahil takımı

Bu ortamı kınayıp gidiyorum.

 

Zenginlerin sözü altın tutarlı

Güçlülerin eli geniş, kapsamlı

Delilerin ahı keskin nidalı

Bu ortamı kınayıp gidiyorum.

 

Fesatlık, hasetlik, çirkinlik ruhu

Başarı yüzsüzlük, şiddet onuru

Gözyaşları ayıp, çok kötü huyu

Bu ortamı kınayıp gidiyorum.

 

En saygın duygular nefret ve öfke

Arkanda nöbette insafsız darbe

İnsanlık yabancı, uzak bir yerde

Bu ortamı kınayıp gidiyorum.

 

Sahtekârlık dostluk, yağcılık, hile

Her an yaşanılan muhteşem çile

Kahraman mutlaka ölür sahnede

Bu ortamı kınayıp gidiyorum.

 

Tebrikler sedasız, tenkitler sesli

Çiçekler hep diken, çalı şerefli

Medeniyet, kültür nereden belli

Bu  ortamı kınayıp gidiyorum.


29 Şubat 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Babamın Kızı” şiir kitabından 

                                  

Kara Gurbet

 

Kara gurbet gene başımda bela

Gözümde duman duman tüter sıla

Gizli gizli ağlarım nazlı yara

Hasret sancısı yerleşti canıma.

 

Vakit geldi çattı anam arkamda

Kapanmaz yara açıldı bağrımda

Ne yapsam çaresiz, dönemem yurda

Çırpınır dururum bitmez yollarda.

 

Türkçem unutuldu, sözüm havada  

Kulaği dolduran yabancı nida  

Hep üçkağıtçılar var piyasada

Bir lokma ekmek aslanın ağzında.

 

Sokaklar bomboş, kalabalık rüya

Şehri gezerim karış karış güya

Yaşar giderim hayvan hesabına

Aylar yıl gibi geçer inadına.

 

Mektuplar ıslak, haberler uzakta

Ruhum sanki kaçınılmaz tuzakta

Adım “Gurbetçi” olur her fırsatta  

Dertler kapımda, şeytanlar azapta  

 

Herkes ekmek peşinde gündüz gece

Hemşeriler sık sık kurar imece

Düşman sıkı fıkı olur gizlice

Kardeş ihaneti kanar ömrümce.

 

3 Şubat 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

"Kördüğüm" şiir kitabından

Vazgeç Gururdan

 

Elleri dinleme, eller şerefsiz

Kırma şu kalbimi, kibir gereksiz

Dil yarası beter, doktor çaresiz

Vazgeç bu gururdan, hayat yetersiz

 

Sevdalar güzeldir, çirkin olamaz

Sevgiler nimettir, haram sayılmaz

İnsanlar umutsuz bir an yaşamaz

Vazgeç bu gururdan, işe yaramaz

 

Şan, şöhret palavra, yüzü güldürmez

Mal, mülk aldatmaca, aşkı öldürmez

Sevmeyen kimseler mutluyum demez

Vazgeç bu gururdan, ömür tükenmez

 

Yalnızlık Allah’a mahsus, çekilmez

Can tene girmiş, ölünce terketmez

İki gönül bir olunca dönülmez

Vazgeç bu gururdan, Allah istemez

 

Sahte gülücükler gerçekten gelmez

Gizlenen duygular kalplerden düşmez

Dertler, ızdıraplar kolay silinmez

Vazgeç bu gururdan, değer verilmez


1 Şubat 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

Aşk Oyunu

 

Baharlar geldi bir kez kışlarıma

Cesur kardelenler karı eritti

Umut fırtınası koptu dünyamda

Dertler, kederler korkarak terketti

 

Gözlerin değdi bir kez gözlerime

Gönlüme sıcak güneşi getirdi

Gülücükler dağıttı yüreğime

Kırmızı güller bahçeme serpildi

 

Ellerin değdi bir kez ellerime

Kalbime çılgın ateşler düşürdü

Pembe hülyalar göründü düşümde

Huzur, mutluluk içimi bürüdü

 

Sözlerin değdi bir kez sözlerime

Tatlı muhabbetler kendi kuruldu

İçten sohbetler koyuldu evimde

Benim de pencereme bülbül kondu

 

Aşk oyunu çıktı bir kez sahneme

Bir sevda efsanesi tarih oldu 

Derin ahlar çektirdi kaderime

Her anım büyük ızdırapla doldu

 

19 Ocak 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

"Kördüğüm" şiir kitabından 

İnsafsız Gönül

 

Bıktım senden artık insafsız gönül

Seve seve oldun kanayan bir gül

Bitip tükenmedi gözünde yaşlar

Geri gelmez, gitti boşuna yıllar

 

Bıktım senden artık insafsız gönül

Heyecanlar yandı, oldu yığın kül

Hep içinde gizli kaldı sevdalar

Kalbim tek bir mezar, gömük acılar

 

Bıktım senden artık insafsız gönül

Çalılara kondun, kesildin bülbül

Göğe çıkardığın şerefsiz kullar

Acımadan vurdu, kırıldı sazlar

 

Bıktım senden artık insafsız gönül

Ne menekşe koktun, ne de bir sümbül

Dikeni okşadın, coştu yaralar

Yaşarken öldürdü adi alçaklar

 

Bıktım senden artık insafsız gönül

Gerçeğin önüne çektin kara tül

Uğruna öldüğün onca insanlar

Canından bezdirdi, geldi hazanlar...

 

12 Ocak 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

"Ömrümün Sonbaharı" şiir kitabından 

Allah’tan Ferman

 

Uyma el sözüne, hasetlik düşman

Delme şu kalbimi, zaten perişan

Sor beni sarafa, tertemiz vicdan

Saçının teline kurban olsun can.

 

Suratım hep asık, gülmez yüzlerim

Gururum çok ezik, geçmez sözlerim

Sensiz yaşayamam, gelmez ecelim

Artık dayanamam, bitti mecalim.

 

Aşkımı deneme, çareler yalan

Sabrımı sınama, Allah’tan ferman

Boşuna çabalar, ayrılık pişman

Bu kutsal sevdamız büyük bir destan.

 

Bakışın buğulu, dertlerin belli

Kafanı kaldırma, gözlerin nemli

Arkanı dönme, deliller o denli

Bırak deli aksın gönlünün seli!

 

İnkarlar gülünçtür, sezgiler farklı

Bağrında saklıdır, sorgular aklı

Duygusuz insanlar neye yararlı

Kır şu inadını, olsun hayırlı!!!

 

6 Ocak 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

"Kördüğüm" şiir kitabından 

Kara Zindan

 

Kalbim kördüğüm, dumanlı başım

Gam gerçek dostum, keder arkadaşım

Gözüm sel pınarı, kanlı gözyaşım

Bir sevda masalı olmuş yoldaşım

 

Hasretım tükenmez, çekilmez acım

Tellerim kırılmış, çalınmaz sazım

Yoktur yaralara merhem, ilâcım

Bir türkü söyle gönlümde sultanım

 

Umut en son nefes, vazgeçmek azdır

Çile örgü örmüş, ağlarım dardır

Kader tuzak kurmuş, dağlarım kardır

Bir şiir oku derdime devadır

 

Dillerim tutulmuş, avazım kesik

Sitemler yorulmuş, figanım yitik

Havalem sunulmuş, çareler bitik

Bir ağıt yak, cenazem sana gelik

 

Güneşim doğmaz, dünya kara zindan

Ayım, yıldızlarım, hepsi kırılgan

Yollarım kaybolmuş, elimde Kuran

Bir ışık gönder ahirete burdan!

 

5 Ocak 2008, Kırcaali, Resmiye Mümün

"Ömrümün Sonbaharı" şiir kitabından 

неделя, 12 февруари 2023 г.

Güneşim Battı

 

Artık benim güneşim doğmayacak

Kara günümü aydınlatmayacak

Yoluma nur ışığı saçmayacak

Şimdi mutlu musun mutluluğuma?!

 

Artık yıldızlar hiç parlamayacak

Aşıklara şahitlik yapmayacak

Dünyaya müjdeler dağıtmayacak

Şimdi mutlu musun mutluluğuma?!

 

Artık gözlerim güzel gülmeyecek

Izdırap, kederler gizlenmeyecek

Çevreye neşe, huzur vermeyecek

Şimdi mutlu musun mutluluğuma?!

 

Artık kalbim sevgiyi bilmeyecek

Hiç kimseleri candan sevmeyecek

Nefret, öfke düşmandır demeyecek

Şimdi mutlu musun mutluluğuma?!

 

Artık çocuklar masum olmayacak

Gönlümü fethedip kutlamayacak

Anne sevdasını yaşatmayacak

Şimdi mutlu musun mutluluğuma?!

 

30 Aralık 2007, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Kördüğüm” şiir kitabından

 

İstemem

 

İstemem, gelmesin yeşil baharlar

Ağlayan gözlerim varsın gülmesin

Hayallerle süslü aydın ufuklar

Bir an için yolumda görünmesin!

 

İstemem, gelmesin kapıma aşklar

Acı hüsranlarda kalbim yanmasın

Maddiyatın hükmü geçen sevdalar

Ne kadar olursa, uzakta kalsın!

 

İstemem, gelmesin yanıma dostlar

Derin yaralar bağrımda açmasın

Özveriden yoksun bu sahtekârlar

Düşmanlardan beter, hiç yaklaşmasın!

 

İstemem, gelmesin pembe rüyalar

Bambaşka dünyalar aklı sarmasın

Yeryüzünden yüksek uçan insanlar

Beni liman bulup konaklamasın!

 

İstemem, gelmesin beklenen yazlar

Gerçek mutluluk bana haram olsun

Her gün yapılan dönülmez hatalar

Hayatımı karartıp kutlu olsun!

 

27 Aralık 2007, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Ömrümün Sonbaharı” şiir kitabından  

Yeter Artık

 

Yeter artık bitsin bütün kavgalar

İnsanlar birbirini hiç kırmasın

Dil yarası acı yetmez ilâçlar

Ağızlar kapansın, hiç konuşmasın!

 

Yeter artık bitsin çirkin yalanlar

Kimse aldanıp tuzağa düşmesin

Kişilik onuru kaldırmaz lâflar

Acıma duygusu hissedilmesin!

 

Yeter artık bitsin geç Osmanlılar

Evlilikler yıkıp tarih olmasın

İki genç hayatı dikmez yamalar

Ufacık çıkarlara satılmasın!

 

Yeter artık bitsin kötü olanlar

Hasetlik, fesatlık fırsat bulmasın

Nice haksızlığı gerçek yapanlar

Cehenneme düşsün, iflah olmasın!

 

Yeter artık bitsin korkunç savaşlar

Çocuklar dünyada mutlu yaşasın

Ciğerimi yakar kıyılan canlar

Allah’ım her yere barış taşısın!

 

26 Aralık 2007, Kırcaali, Resmiye Mümün 

"Babamın Kızı" şiir kitabından 

Minnet

 

Çekin pis ellerinizi üstümden

Kötü niyetinizi süslemeyin

Gözüm doymuş sevgi gösterisinden

Aşk sömürüsünü sanat bilmeyin

 

Çekin nefesinizi üzerimden

Kokunuzu içime sindirmeyin

Genzim dolmuş pahalı parfümlerden

Zibidi oynayıp sarhoş etmeyin

 

Çekin yalan sözlerinizi benden

Başımı döndürüp sersem etmeyin

Gönlüm yorulmuş tatlı övgülerden

Boş konuşup zorunla güldürmeyin

 

Çekin kendinizi emellerimden

Masum hayalleri engellemeyin

Canım yanmış insanların şerrinden

Şeytana hizmet edip sevinmeyin

 

Çekin yardım elinizi üstümden

Ebedî şükrana mahkûm etmeyin

Usandım borcum olan minnetlerden

Ömrümce bağlayıp zincirlemeyin

 

24 Aralık 2007, Kırcaali, Resmiye Mümün

“Kördüğüm” şiir kitabından

 

Paramparça


Kır kalbimi paramparça, acıma

Ben toplarım gene kırıklarımı

En ağır darbeyi indir sırtıma

Ben atarım gene vurgunlarımı

 

Deli fırtına gibi çık karşıma

Ben sararım gene boralarımı

Her geçen günle biraz daha fazla

Ben öderim gene hatalarımı

 

Buz kesen bakışını kaydır yana

Ben silerim gene gözyaşlarımı

Bir selamı bile çok gör, aldırma

Ben dikerim gene yaslı başımı

 

İğneli sözleri sapla bağrıma

Ben çekerim gene acılarımı

Haydi, durmadan küfür et inada  

Ben tıkarım gene kulaklarımı

 

Yüzüme tükür insan arasında

Ben yıkarım gene kusmuklarımı

Çamura it düşmüşler kervanına

Ben alırım gene gerçek hakkımı

 

17 Aralık 2007, Kırcaali, Resmiye Mümün 

"Kördüğüm" şiir kitabından 

Bizim Oralarda

 

Bizim oralarda bahar tez gelir

Kuşlar erkenden tellere dizilir

Ağaçlar çiçek çiçek öbeklenir

Menekşe burcu burcu koku verir

 

Bizim oralarda dağlar yüksektir

Kemikdağ heybeti tarihî yerdir

Dereler çağlar, sanki şelâledir

Yamaçlar vardır, elmas beldesidir

 

Bizim oralarda çocuklar erdir

Küçük yaşta büyüklere özenir

Pırlanta kalpleriyle böbürlenir

Büyük adam olmak hayal değildir

 

Bizim oralarda insan güzeldir

Birbirine düşkün, gündüz gecedir

Kır işleri cümbüşlü imecedir

İnsanlık en şerefli meseledir

 

Bizim oralarda sıla her şeydir

Ana, baba, evlât değerindedir

Gönüle yapışık ciğer paredir

Özlemi bitmez ölümsüz sevgidir

 

13 Aralık 2007, Kırcaali, Resmiye Mümün

Aşk-ı İlâhî

İnsanın yaratılışının sırrı   Tüm mahl û kata rahmetle bakışı   İslâmiyetin değişilmez şartı Kâinatı s armış ilâhî aşkı .   Müs...